25 Mayıs 2011 Çarşamba

is there a problem officer?

Şöyle problemler var ki, hiç bir şey yazamıyorum. Yazmak konusunda asla iddialı olmadım ama severdim, dönem dönem çizmekten bile daha çok sevdim. Hatta şimdi dönüp bakıyorum da asıl patlamamı çizerek değil yazarak yapabilirdim, beynimin "kurgu" merkezinin iyi çalıştığını düşünüyorum. Senaryo yazarı olabilirdim. Belki hala olurum, "plancı" olarak daha mı iddialıyım sanki? (Vasatlığa övgü isimli kitaplar olsa keşki okuyup mutlu olsak)

Yazamıyorum işte, çizemiyorum da. Beynim düşünmeye devam ediyo hala, o durmadı ama ellerim durdu. Sıkıcı durumlar bunlar. Seneler önce tasarladığım şeyler bile hayata geçmedi. (Bu bloğu açarken depresif döküntüleri kapının dışında bırakma kararı almıştım hatta çoğu kaydı zamanla sildim bu yüzden, ama sanki çok prensip sahibiymişim gibi oynamayalım şimdi.) Beceremedim işte. Yapıcam dediklerimi yapamadım. Büyük zaferlere hasret kaldım. Vasatlığa alıştım.

Bu bloğu güncellemeyişimin sebebim de buydu, yazamıyorum işte, içimden hiç bişey gelmedi onca zaman. Sorun zaten blog değil, oturup kendi başıma bişeyler karalamayalı o kadar çok geçti ki. Sanki büyük uğraşlarım varmış gibi.

Belki başlangıç olur bu saçmalamalar, ya da belki de çoktan içimde bişeyler ölmüştür kim bilir.

19 Mayıs 2011 Perşembe

.

ne farkeder ki..