Çok garip bir dizi bu. Alıştığımız, izlediğimiz dizilere benzemiyor hiç. Çok zekice düşünülmüş, göndermelerle dolu esprilerle dolu değil, ya da ben anlamadım hiç. Ama acayip komik işte. Dizideki karakterlerin hiç birisinden akıllıca bir hareket beklememek lazım. Tam bir durum komedisi. Alışması zor baya. Ama önyargıyı atlatıp da biraz içine girince acayip eğleniliyor.
Jemaine ve Bret olmak üzere iki ana "loser" karakterimiz var. Bu elemanlar Yeni Zelanda'dan gelmiş müzisyenler. Amaçları konserler verip meşhur olmak, para kazanmak, kollarına birkaç tane kız takmak. Bu uğurda onlara yardım edense menejerleri Murray. Murray Yeni Zelanda konsolosluğunda ne iş yaptığını bilmediğim, abuk subuk problemleri olan, her daim pozitif, her daim planlı şeker gibi bi herif. Sadece iki kişilik grubun her toplantısında yoklama almasıyla yarıyor. Ayarladığı konserler bazen otel lobisinde, bazense hiç dinleyicinin olmadığı dandik mekanlarda. Dizi bazen de müzikal havasına bürünüyor ve ikilinin acayip eğlendirici şarkılarının alelade çekilmiş izlenimi veren kliplerini izliyoruz. Bu kliplerde pek çok müzik vidyosu klişesiyle dalga geçiyorlar. Şarkıların sözleriyse muhteşem.
Jemaine: There is only one kind of dance: the Robot.
Bret: And the Robo Boogie.
Jemaine: Oh, yes. Two kinds of dances.
Bölümlerde işlenen konularsa gerçekten orjinal. Aslında orjinal mi abzürd mü desem bilemedim. Konserlerde birbirlerinin yerine teyp kullanmak, aynı kızla aynı anda çıkmak, 4 m2 lik odaya taşınmak ve üstelik de o odada parti vermek vb pek çok saçmalığa kahkahalarla yarılmak mümkün. Sürekli işte şimdi şansları döndü, bir kızı tavladılar derken yine aptalca bir sebepten başladıkları yere dönüyorlar.Bret: And the Robo Boogie.
Jemaine: Oh, yes. Two kinds of dances.
"Mel: Does... does Bret's girlfriend look anything like me? A bit?
Murray: A little bit. 'Round the eyes.
Mel: Oh yeah? Big eyes, huh?
Murray: Well she's... she's got eyes."
İşin ilginç tarafı bu ikili gerçekten var. Gerçekten de Yeni Zelandalı olan grup, epeyce de ün sahibi ve dizide kullandıkları parçaları çaldıkları konserler (ya da stand up şovlar şimdi bilemeyeceğim) veriyorlar. Youtube da vidyolarını bulmak mümkün.
Dizide bol bol Yeni Zelanda aksanıyla karşılaşılıyor ve ciddi anlamda altyazıya ihtiyaç duyuyor insan izlerken. Özellikle pek çok kelimeyi normal (en azından bizim alıştığımız) İngilizceden farklı telaffuz ediyorlar ve zaman zaman dizide bununla ilgili hoş diyaloglara da rastlamak mümkün.
Murray: He may be dead.
Dave: He maybe did what?
Murray: He may be dead.
Dave: I know, but what did he maybe do?
Murray: He may be dead.
Dave: Yeah, maybe he did, maybe he didn't. What did he maybe do?
Bret: No, he may be dead.
Dave: Are you guys fucking with me?
Blogun gazına ilk defa kritik yapıyorum. Biraz da zorlama oldu ya neyse artık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder